Ortadoğu’da İsrail-İran arasındaki savaş oyunu kısa vadede piyasaların rengini değiştirmekle kalmayıp, gerilimin tırmanması halinde petrol fiyatı üzerinden yeni bir küresel enflasyon riskini de gündeme oturttu. Diğer taraftan volatilite endekslerine bakıldığında; “mevcut görünümde” risklerin uzun vadeli olmayacağı sinyali alınıyor. Peki bu ekonomik görünümü küresel ve “yerel” olarak nasıl okumalıyız?
Küreselde 1 Nisan’daki konsolosluk saldırısıyla başlayan süreçten bu yana S&P 500 yüzde 5,2; Nasdaq ise yüzde 6,7 düzeyinde düşüş kaydederken, dolar endeksi yüzde 1’in üzerinde değerlendi. ABD tahvil fiyatlarının düşüşüne karşılık, altının onsunun ise tüm bunlardan beslenerek, yüzde 6,5 değer kazandığını gördük. Petrol ise haliyle kafasını sık sık yukarı kaldırdı ama mevcut jeopolitik görünümden yeterince beslenememesi nedeniyle yeniden 90 doların altına iniş yapmış oldu. Burada petrolün mevcut seviyesinden ziyade, risklerin genişlemesi durumundaki olası etkilerin sinyal etkisi fiyatlanmaktadır. (Hatırlayalım Haziran 2022’de 120 doların üstünü test etmişti)
Yukarıdaki manzaranın nedenlerine gelindiğinde; tarih aralığını her ne kadar 1 Nisan’dan başlatmış olsam da 10 Nisan’da açıklanan ve beklenenden yüksek gelen ABD enflasyonunun, 16 Nisan’da Fed başkanı Powell’ın şahin açıklamasıyla taçlandırılmış olmasının yani enflasyon ve faizin etkisinin ağırlıklı olduğu, jeopolitik tansiyonun ise olası petrol fiyatı artışlarının enflasyon yaratacağı noktasında sadece arka perdeden ve kısa vadeli bir destekleyici olduğu söylenebilir. Petrol fiyatındaki endişeleri dünya petrol üretiminin yüzde 30’unu sağlayan tüm bir Ortadoğu üzerinden değil de yalnızca İran’la bile ilişkilendirecek olursam, önemli bir lojistik noktası olan İran ile Umman arasındaki Hürmüz Boğazı öne çıkmaktadır. Zira Enerji Ajansı’nın verilerine göre 2022 yılında küresel petrolün yaklaşık yüzde 21’inin dağıtımı bu boğaz üzerinden gerçekleşmiş. Fakat bu endişe arka perdeden zira ABD dünyanın en büyük enerji ihracatçısı konumunda ve kısa vadeli çünkü oynaklık endeksleri şimdiki görünümü korkuya mahal vermeyecek bir seviyeden fiyatlıyor.
Opsiyon mantığına göre çalışan bu volatilite (oynaklık) endekslerinden hisse piyasasını fiyatlayan ve en bilindik olanı VIX (korku endeksi) endeksidir. 1-19 Nisan tarihi aralığında yüzde 37’nin üzerinde artış kaydetmiş olsa da oynaklık başlangıç seviyesi olan 20’nin altındadır. Tek tek bakıldığında ise fon ve hisse opsiyonlarına dayalı olarak ayrıştırılan petrol oynaklık endeksinde yüzde 17, euro oynaklık endeksinde ise yüzde 21’lik artış olmuş ve tüm bunlardan sadece petrolde 30’un da üzerine çıkan bir opsiyon riski gözlemlenmektedir. 19 Nisan tarihli verilere göre oluşan bu tablodan çıkartılacak en önemli sonuç petroldeki yükselişin momentum kazanmış olduğu ve riskin yayılımı halinde zirve fiyatların gözlenecek olmasıdır ki bu durumdan en az etkilenen ABD, en çok etkilenenlerden biriyse ülkemiz olacaktır.
Petrolün 2022 yılındakine benzer hareket etmesi içeride; ilk olarak enflasyonla mücadelede aksama yaratabilir, ikincil etki küreselde artan fiyat baskılarıyla faiz indirimlerinin ötelenmesine neden olup, güçlenen dolar endeksinin de etkisiyle paranın ABD tahvili ağırlıklı fonlara kaymasına neden olabilir bu da küresel risk iştahındaki düşüşle ülkemize beklenen yabancı portföy yatırımlarını azaltabilir, üçüncü bir etki de diğer sinyallerin de sonucu olarak, artan dolarizasyon etkisi olacaktır.
Ancak ben petrolde her ne kadar opsiyon oynaklığı kısa vadede artış kaydetmiş olsa da orta ve uzun vadede Rusya Ukrayna Savaşı’ndaki benzer bir fiyat seviyesiyle karşılaşacağımızı sanmıyorum. Çünkü orada hatırlanacak olursa, petrol üzerindeki etki daha çok Almanya’nın Rusya’ya gaz bağımlılığı üzerinden okunarak, fiyatlanmıştı. Diğer taraftan şimdilik iyi ki küreselleşmeden uzaklaşma dünyaya yatay bir büyüme seyri angaje ederek, Çin’in petrol fiyatı üzerindeki talep baskısını öteliyor.