Almanya basınında geçen hafta: ‘İslam Merkezi yerine Chanel’e engel’

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, 24 Temmuz’da bir açıklama yaparak Hamburg İslam Merkezi’ni ve ülke çapındaki alt kuruluşlarını ‘anayasa karşıtı hedefler güden aşırılıkçı bir örgüt olduğu’ gerekçesiyle yasakladığını duyurdu. İçişleri Bakanlığı’nın ‘İran yönetiminin doğrudan temsilcisi’ olduğunu iddia ettiği merkeze yönelik bu yasak kararına İran’dan da tepki gelirken, bakanlığın merkezin YouTube kanalı yerine lüks bir giyim markasının kanalını engellemesi önce sosyal medyaya, ardından ülke basınına yansıdı.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) araştırmasına göre, Almanya, 2023 yılında ABD’den sonra İsrail’e en fazla silah ihracatı yapan ülke konumundaydı. İsrail’in silah ithalatının yüzde 30’unu karşılayan Almanya’da geçtiğimiz hafta İsrail’in saldırıları altındaki Gazze Şeridi’ndeki durum da gündeme geldi. Basına yansıyan değerlendirmelerde, Almanya’nın Filistinlilerin sığınma başvurularını görmezden geldiğine işaret edildi, başka ülkelerin yaptığına benzer şekilde Gazze’deki hasta ve yaralı Filistinlilerin tedavi için Almanya’ya getirilip getirilmeyeceği sorusu yöneltildi.

Sekiz Avrupa Birliği (AB) ülkesinin yeni bir Suriye politikası talebinden Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın Julian Assange için gazeteci denmemesi ‘hassasiyetine’ geçtiğimiz hafta Almanya basınına yansıyan haber ve makalelerden öne çıkan bazıları şöyleydi…

‘CHANNEL’ YERİNE CHANEL, MERKEZ YERİNE LÜKS MARKA

Bild gazetesinden Filipp Piatov’un haberine göre, Almanya Federal İçişleri Bakanlığı, yasaklama kararı aldığı Hamburg İslam Merkezi’nin ‘internetteki varlığına’ da son vermek istedi, engellenmesi için harekete geçilen sayfalar arasında merkezin YouTube kanalı da vardı. Fakat görevlilerin yazım hatası yapması sonucu İslam Merkezi’nin değil, 2,6 milyon abonesi bulunan Fransa merkezli lüks giyim markası Chanel’in kanalı engellendi. Yapılan yanlışlığı ilk olarak Die Welt gazetesinden Lennart Pfahler sosyal medya hesabı üzerinden kamuoyuna duyururken, Bild gazetesi de ‘İran’ın Almanya’daki uzun kolu’ olarak tarif ettiği ve ‘İran rejimi tarafından yönetildiğini’ ileri sürdüğü merkezin YouTube kanalının engellenmesi ve Chanel’le ilgili yanlışlığın düzeltilmesi için bakanlık tarafından çalışma başlatıldığını aktardı. Söz konusu engelleme kararını da paylaşan gazeteye göre, bu hata İngilizcedeki ‘kanal’ (channel) kelimesi ile markanın ismi arasındaki benzerlikten kaynaklanıyordu. Haberde ayrıca şu değerlendirmeye yer verildi: “‘Chanel’ hatası da bir yana, önemli sorular halen cevapsız: Yıllardır yetkililerin odağında olan Hamburg İslam Merkezi neden şimdi yasaklandı? Neden Merkez’de arama yapılırken canlı yayın yapan pek çok medya kuruluşu görünüşe göre Faeser’in baskın planlarından haberdardı?” (24 Temmuz)

BAKANLIK, ASSANGE’A ‘GAZETECİ’ DENMESİNİ İSTEMEMİŞ

Geçtiğimiz hafta Almanya basınının merceği altında olan bir diğer bakanlık ise Dışişleri Bakanlığı’ydı. Başkentin yerel gazetelerinden Berliner Zeitung’un haberine göre, Almanya Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Irak ve Afganistan’da işlediği suçları da delillendiren binlerce gizli belgeyi yayımladığı gerekçesiyle İngiltere’de tutuklu bulunan ve ABD ile yaptığı anlaşma sonrası 12 yıl sonra serbest bırakılan Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’a ‘gazeteci’ denmesini istemeyerek hukuki durumunu zayıflatmıştı. Yeşiller partili Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un Assange davasında iyi bir rol oynamaktan çok uzak olduğu yorumunun yapıldığı haberde, Baerbock’un başbakan adayı olduğu dönemde Assange’ın derhal serbest bırakılmasını talep ettiğine, bakan olduktan sonra ise konuyla ilgili yorum yapma konusunda tereddütlü davrandığına dikkat çekildi. Habere göre, Sahra Wagenknecht Birliği’nden (BSW) Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Fabio De Masi, bu durum karşısında, bilgi edinme hakkı kapsamında Ağustos 2023’te başvuru yaparak Assange’ın ABD’ye iadesi ve/veya Dışişleri Bakanlığı ve Baerbock’un bu konuya yaklaşımı hakkında bakanlık içinde yapılan tüm iç yazışmaları talep etti. Bu talep aylar sonra karşılandı. De Masi ile paylaşılan belgelerden biri, 28 Haziran 2022’de bakanlık çalışanlarının arasındaki bir mailleşmeydi. Burada Assange’ın ABD’de mahkemeye çıkması durumunda kendisinin ‘gazeteci’ olarak tanınmasının avantajlı olacağı ve serbest bırakılma şansını artıracağı ifade ediliyordu. İkinci bir iç yazışma ise bakanlığın yaklaşımını ortaya koydu:

“Ancak, 3 Mayıs 2023 tarihli bir e-posta, Dışişleri Bakanlığı’nın Federal Hükümet İnsan Hakları Komiseri Luise Amtsberg’den tam da bunu yapmamasını istiyordu. Dışişleri Bakanlığı çalışanları, somut olarak İnsan Hakları Komiseri’nin Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde kendisini nasıl ifade etmesi gerektiğini ele alıyordu. Söz konusu mesaj, ‘Assange’a gazeteci demekten kaçınacak’ bir ‘kelime kullanımını’ beraberinde getiren ‘yapıcı bir görüş alışverişinden’ söz ediyordu.” (26 Temmuz)

‘ÇOĞU FİLİSTİNLİNİN SIĞINMA BAŞVURUSU İŞLEME ALINMIYOR’

AP vekili Fabio de Masi, Dışişleri Bakanlığı’nın Assange ile ilgili yaklaşımını ‘çifte standart’ olarak değerlendiredursun, Sol Parti federal milletvekili Clara Bünger’in soru önergesine verilen yanıt, Almanya’nın sığınma hakkı konusunda da iyi bir sınav vermediğini gösterir nitelikteydi. nd-Aktuell’in haberine göre, Almanya, halihazırda çoğu Filistinlinin sığınma başvurusu hakkında karar vermiyor, bunun için ise İltica Yasası’nda ‘geçici olarak belirsiz durumda olan’ bölgelere ilişkin sığınma kararlarının ertelenebileceğini söyleyen bir maddeden yararlanıyor. Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) tüm Gazze Şeridi için böyle ‘sürekli bir askeri halden’ bahsederken, bu durumdan İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria’dan gelen Filistinliler de etkileniyor. Bünger’in soru önergesine Federal İçişleri Bakanlığı tarafından verilen yanıt ise Filistinlilerin yaptığı sığınma başvurularının aydan aya artış gösterdiğini ortaya koydu. Buna göre, ocak ayında Filistinlilerin yaptığı sığınma başvurusu sayısı 1019 iken bu sayı haziranda 1244’e yükseldi. Bakanlığın yanıtına göre, aile ilticası ve aile üyelerine yönelik uluslararası koruma başvuruları işleme alınmama durumundan muaf tutuluyor. Yetkili makamın, sığınma başvurusundan diğer AB ülkelerinin sorumlu olduğuna karar verdiği ‘kabul edilemezlik’ kararları da işleme alınıyor. BAMF’ın bu yaklaşımını eleştiren Bünger ise şöyle konuştu: “Savaş ve yerinden edilme hali Gazze’de aylardır devam ediyor… Oradaki yaşam koşulları günden güne kötüleşiyor; önümüzdeki birkaç yıl boyunca Gazze’de yaşayabilme ihtimali olmayacak.” (26 Temmuz)

‘EVET, AMA…’: ALMANYA, GAZZELİ HASTALARI KABUL EDECEK Mİ?

Gazze ile ilgili Almanya basınına yansıyan bir diğer konu ise Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in saldırıları altında olan bölgedeki hasta ve yaralıların tedavi edilmek üzere Almanya’ya getirilip getirilemeyeceği sorusu oldu. Almanya Federal Hükümeti’nin bu konuda “Evet, ama…” şeklinde bir yaklaşımı olduğuna dikkat çeken Die Welt, konuya ilişkin haberinde, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de Rusya’nın saldırdığı belirtilen bir çocuk hastanesinden sekiz çocuğun tahliye edilerek tedavi için Almanya’ya getirildiğini, çocuklarla birlikte 10 refakatçinin de ülkeye gelmesine izin verildiğini hatırlattı. Benzer bir yaklaşımın Gazze’deki hasta ve yaralılar için de benimsenmesi çağrılarının daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandığına işaret eden gazete, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) AB’ye çağrıda bulunması sonrasında sağlık ve kriz yönetiminden sorumlu AB komiserleri Stella Kyriakides ve Janez Lenarčič’in üye ülkelerden Gazze’deki hastaları kabul etmesini istediğini anımsattı. Gazzelilerin Mısır, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerde halihazırda tedavi edildiğine, Norveç’in de benzer bir adım atmaya hazır olduğunu açıkladığına dikkat çekilen haberde, Belçika, Malta, Romanya, İspanya ve İtalya’nın da bu yönde teklifte bulunduğu ifade edildi. Gazete, Almanya’ya ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Hükümet, şimdiye kadar bunu reddetse de Almanya’daki sağlık örgütleri Gazze’deki yaralıları tedavi etmeyi kabul etti… Gazze Şeridi’ndeki yaralı çocukları tedavi için Almanya’ya getirmek isteyen bir grup doktorun girişimi yakın zaman önce başarısızlıkla sonuçlandı. Vize ile ilgili zorlukların yanı sıra, İçişleri Bakanlığı’nın refakatçilerin Hamas ya da diğer terör örgütleriyle bağlantıları olabileceği gerekçesiyle güvenlik endişeleri bulunuyordu.

Dışişleri Bakanlığı, Die Welt’in talebine cevaben, Almanya’ya tahliyenin temelde 12 yaşın altındaki çocuklar için mümkün olduğunu söyledi. Açıklamaya göre, bunun yalnızca sağlık personeli eşliğinde gerçekleşmesi mümkün. Özellikle travma yaşayan veya daha küçük çocuklar için güvenilir bir bakıcının önemli olması dolayısıyla bu soruna şu anda bir çözüm arandığı ifade edilen yanıtta, ‘Bu nedenle Federal İçişleri Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı, istisnai durumlarda refakatçi kadınların ülkeye girişine hangi koşullar altında izin verilebileceği konusunda istişarede bulunuyor’ denildi.” (26 Temmuz)

8 AB ÜLKESİNDEN YENİ SURİYE POLİTİKASI TALEBİ

Son olarak, Almanya basınına yansıyan haberlere göre, son dönemde Suriye politikası konusunda değişime gitme arayışında olan tek ülke Türkiye değil. Berliner Zeitung’un “Sekiz AB ülkesi yeni bir Suriye politikası istiyor” başlıklı haberinde de aktardığı üzere, Avusturya ve İtalya’nın başını çektiği AB ülkeleri, Suriye konusunda bir ‘rota değişikliği’ talep etti. Buna göre, Avusturya, İtalya, Çekya, Slovakya, Slovenya, Yunanistan, Hırvatistan ve Kıbrıs, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’e ortak bir mektup yazarak AB’yi Suriye stratejisini temelden tekrar gözden geçirmeye çağırdı. Söz konusu metnin pazartesi günü yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısında ortaya konulduğu ve bir düşünme sürecinin başlangıç noktası olmasının umulduğu belirtilen haberde, bu girişimin arka planında ‘mülteci krizinin’ ve ‘göçmenleri Suriye’deki güvenli bölgelere geri döndürmek için gerçekçi, proaktif ve etkili bir Suriye politikası’ fikrinin yattığı aktarıldı. “Bir diğer nokta ise Suriye’nin giderek Çin etkisi altına girebileceği endişesi” değerlendirmesini yapan gazete, ülkenin Çin’e yönelmesinin ‘geleneksel olarak Suriye’nin yakın müttefiki’ konumunda olan Rusya’nın da işine yarayabileceği yorumunda bulundu. (22 Temmuz)

(DIŞ HABERLER SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir